Pascalın Kumarı: Tanrının Varlığına Bahse Girmeli misiniz?
Oldukça makul bir argümandır. Pascal kumarı yalnızca ateistlerin kullanabileceği bir argümandır. Dinde tanrının varlığı zaten mevcut olarak kabul edilir ve şüphe içermez . Olup olmadığı belli olmayan bir tanrıya ibadet etmek saçmadır. Pascal Argümanını incelediğimizde ve beyin fırtınası yaptığımızda sanılanın aksine oldukça kompleks bir argümandır ve üzerine felsefe bile yapılabilir. Argüman tamamen şunu içerir:
Pascalın Kumarı ( Pascals Wager ) Nedir
Olasılık kuramının atalarından matematikçi-filozof Blaise Pascal (1623-1662) ise Tanrı'ya inanmak için pragmatik bir neden sunar: Tanrı'ya inanmanın potansiyel faydaları, varlığı üzerine bahse girmeyi rasyonel kılacak kadar fazladır.
Pascal’in bu görüşünü açıklama biçimi o kadar ileri seviyede ki, o açıklama biçiminden aynı anda hem modern karar verme teorisi hem de olasılık teorisi doğmuş.
Tanrının varlığı tartışması: Pascalin ve Voltairein kumarları
Bu itiraza yanıt olarak, eğer teizm için gerekçeniz biraz fazla müsamahakarsa (yani bir teist, ateist ya da agnostik olmanın, sırf öyle olduğuna inandığınızdan rasyonel olduğunu düşünüyorsanız) Pascal’ın kumarını kabul edebilir ve yine de delilciliğe saygı duyabilirsiniz. Bunun nedeni, birden fazla inanç-tutumun kanıtlarınıza uymasıdır.[9]
Tanrı adına bahse girme ile sanki felsefesi arasında nasıl bir ilişki vardır? Daha açık bir dille soracak olursak, yukarıda değindiğimiz Pascal’ın bahsi, nasıl oluyor da bizi bir sanki felsefesine götürebiliyor? Aslında buraya kadar yapılan açıklamalara bakıldığında bunlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu fark etmek zor değildir. Charles Taliaferro’nun deyişiyle söylersek, söz konusu bahis, “Tanrının var olduğuna dair delil ortaya koymak için değil, daha çok Tanrı varmış gibi düşünmenin, inanmanın veya en azından davranmanın neden iyi, arzu edilir, akıllıca veya sağgörülü olduğuyla ilgili sebepler ortaya koymak için tertip edilir.”15 Başka bir deyişle, bu bahiste Tanrının varlığını ortaya koymaktan çok sanki Tanrı varmış gibi davranmanın bize sağlayacağı yararları öncelemek söz konusu edilmektedir. Dolayısıyla bu bahis, sanki felsefesine bir giriş, ona götüren bir yol veya yolun başıdır. J. J. C. Smart ve J. J. Haldane’ye göre, söz konusu bahis, imanın doğruluğunu değil, yararlı ve meşru olduğunu ortaya koymaktadır.16 Nitekim, Scott M. Sullivan, bahsin pratik ve pragmatik oluşunu şu şekilde ifade etmektedir: “Bilge bir insan, emin olmasa bile, en çok yarar sağlayan seçeneği tercih eder.”17 Anladığımız kadarıyla, bahse girmenin temel hedefi, Tanrı varmış gibi davranmanın nedenlerinin ve gerekçelerinin makul, sağduyuya uygun, özellikle meşru ve yararlı olduğunu ortaya koymak; diğer bir deyişle Tanrı varmış gibi davranmaya veya sanki felsefesine zemin hazırlamaktır. Dolayısıyla Pascal’a göre, bizi imana götüren, imanımızın oluşmasına imkân veren ve zemin hazırlayan yollardan birisi de bahse girmek veya sanki Tanrı varmış gibi davranmaktır.
Pascalın Kumarı – Ya Tanrı varsa
Ayrıca, halen inançtan ziyade bağlılık konusunda Tanrı’ya bahse girebiliriz. Delilcilik eylem için değil de inanç için geçerli olduğundan, delilciliği ihlal etmeden bir kumar oynayabilirsiniz.
Pascal’ın kendisinin de tercih ettiği ikinci bir yanıt ise kumarı, inançtan çok eylem açısından çerçeveler. Kumar, doğrudan Tanrı’ya inanmanız için değil (kiliseye giderek, dua ederek ve kendinizi dini bir topluluğa dahil ederek) Tanrı’ya bağlanmanız için bir neden verir.[7]
Olasılık teorisi ve Pascal üçgeni gibi kavramlar onun eseridir
Pascal’ın kumarının temel halini tartıştık ve buna getirilen üç itirazı inceledik. Kumar argümanının, bizi; kanıtlar, argümanlar, riskler ve ödüller dahil olmak üzere birçok inanç nedenini değerlendirmeye götürdüğü için özel bir argüman olduğunu gördük. Dahası, Tanrı’nın var olduğu argümanları başarılı olmasa dahi, yine de Tanrı’ya inanmak için nedenimiz olup olmadığını düşünmek ilginçtir.[10]
Pascal’ın öne sürdüğü bahis açısından meseleye bakarsak, insan imana ulaşmaya çalışırken ona kim rehberlik edecek veya yol gösterecektir? Ya da bu bahiste akla bir görev ve bir rol düşmekte midir? Burada imana gitmek için sözü edilen yol nedir? Hemen belirtelim ki, yukarıda Pascal’ın ifadeleriyle dile getirilen bahiste, akla uygun, felsefî ve mantıksal bir kurgu oluşturulduğu dikkate alındığında, bu meselenin akılla ilişkisinin daha ilk planda göze çarptığı görülmektedir. İlgili bahsi değerlendirdiği makalesinde Floris van Vugt, bahsin ne anlama geldiğini ve aklın burada oynadığı temel rolü, -özetleyerek verecek olursak-şu şekilde ortaya koymaktadır: Aklın görevi, tek başına imana ulaşamadığı veya onu idrak edemediği için, hakiki imanın önünde varolan engelleri ortadan kaldırmaktır. Başka bir deyişle, akıl, imanın önündeki engelleri kaldırmak suretiyle gerçek imana ulaşmaya çalışan kimseye rehberlik etmekte ve yardımcı olmaktadır. Söz konusu engeller ortadan kaldırılınca, kalp imanı idrak etmekte, böylece gerçek/doğru imana Tanrının da inayetiyle ulaşılmaktadır.13 Bu bahiste, ilk planda sıradan bir insanın bile kolaylıkla anlayabileceği, sağduyulu ve kültürlü insanların da makul görebileceği bir akıl yürütme söz konusu edilmiştir. Başka bir deyişle, “söz konusu yaklaşımın göz önünde bulundurduğu durum, iman sahasının dışında bulunan insanlar hakkındadır. Apolojist, bu insanları sözü geçen sahanın yakınına getirmek amacıyla rasyonel bir çıkarsama köprüsü inşâ etmeye çalışır.”14 Anladığımız kadarıyla, burada Pascal’ın asıl amacı, soyut ve/veya teorik birtakım çıkarımlarda bulunmak değil, tamamen pratik ve pragmatik, dolayısıyla dinsel kaygıları ağır basan bir akıl yürütmedir. Ancak, imanın elde edilmesinde asıl belirleyici olan şey, akıl değil, kalp ve Tanrının inayetidir. Bu konuda akıl, ikinci dereceden ve sınırlı bir role sahiptir, bir bakıma akıl, imanı elde etme konusunda kalbe dolaylı olarak yardım etmektedir.
Pascaldan Hareketle “Sanki Felsefesi” Yapmak
Olasılığın neden önemli olduğunu görmek için, sonsuz iyi için %90 ve %10 şans arasında seçim yapabileceğinizi hayal edin. Şüphesiz %90 şansı değerlendirmelisiniz. Bunu Pascal’ın kumarına uygularsak şunu görüyoruz: büyük olasılıkla doğru olduğunu düşündüğünüz dine bahse girmelisiniz. Hristiyanlık ve İslam aslında aynı beklenen değere sahip değildir çünkü olasılığı daha yüksek olan dine bahse girmek size sonsuz iyi için daha fazla şans verecektir ve dolayısıyla daha yüksek beklenen değere ulaşacaksınız. Dahası, ateistlerin ve agnostiklerin (agnostikler Tanrı’nın var olup olmadığına dair bir yargıda bulunmazlar) cennete gitmesi ve teistlerin cehenneme gitmesi olası olmadığından, Pascal’ın kumarı, ateist veya agnostik olmanın mantıksız olduğunu da gösterir.[5]
[PDF] BLAISE PASCALIN İMANIN RASYONELLİĞİNE DAİR ..
Fransız filozof, bilim insanı, matematikçi ve olasılık teorisyeni (1623-1662) olan Pascal Tanrı’nın var olup olmadığını bilmiyorsak, pişman olma riskindense onun varlığına yatırım yaparak güvenli bir oyun oynamamız gerektiğini savunuyor. Argüman, tümü de karar teorisine başvuran üç versiyonda (Hacking, 1972) ileri sürülür.
PASCALIN KUMARI: Buna Kurnazlık Denir
[2] Kumarın özgün halini görmek için bkz. Pascal (1662). Pascal’ın Kumarı, genellikle Bailie Peterson’ın “Attributes of God [Tanrı’nın Özellikleri]”nda incelenen genel bir tanrı kavramını varsayar.
Olup olmadığı belli olmayan bir tanrıya ibadet etmek saçmadır
Yukarıdaki tablodan ulaştığımız sonuç şudur: Hristiyanlık’ın ve İslam’ın beklenen değerlerinin eşit olmasından dolayı Pascal’ın kumarı, bir dini diğerine tercih etmek için bize bir neden veremiyor.